While you are at it!

Plaza yaşantısının; “Caaanimmm” şeklinde başlayan benim işi de hallediver, hazır elin değmişken deme şekli.

Anlamı da tam olarak bu şekilde. “Hazır elin değmişken.” Olarak çevirilebiliyor. Örnek verecek olursak:

– “I’m just going to grab some coffee.”

– “Well, you can grab me some too while you’re at it.”

Rica şeklinde, kibarca iş kösülmeden duymanız umuduyla…

Of all…

Tüm bu kelime seçenekleri içerisinden diye bir cümle kurmak istesem, başta kullanacağım öbeklerden birisi; “Of all” oluyormuş.

Anlamı da, “Bütün… arasında” Olarak çevrilebiliyor. Örnek verecek olursak:

Of all the words, i have to them choose wisely.

“Bütün kelimeler arasında, erdemlice seçim yapmalıyım. ” diye çevirisini yapabilirim, sanırım. Bu kelime kullanımı için, işin açığı aklıma çok da bir örnek gelmedi. Uydurdum bu seferlik :)…

Sooner or later

Uzun zaman sonrasında, bir öbek paylaşımı yapayım istedim. Hemen yapalım paylaşımı.

Sooner or later

Eninde sonunda olarak çevirisini yapabiliriz. Öyle de böyle de diyebiliriz, bence. Ne dersiniz?

Arkasından bir de örnek yapalım, tam anlayalım kullanımını.

Sooner or later he will find out.

” Eninde sonunda öğrenecekti. ” Olarak da örneğimizi açıklayabiliriz.

Beğendim, güzel bir öbekçik. Günlük olarak pek kullanmadığım ama bugün ortaya kullanıp duracağım. O zaman dilimiz de alışır…

EveryDay vs. Every Day

Bir yazı yazarken lazım olan bu yazım değişikliğini araştırmam sonrasında; sizlere de lazım olabileceği düşüncesi ile buraya da aktarmak istedim.

Everyday; birleşik mi yoksa ayrı mı yazılır?

İki türlü de yazımı mevcut. Lakin farklı anlamlar içeriyorlar.

“Everyday” sıfat olarak değerlendirilirken, “Every Day” day ismini tamlayan bir sıfat olarak kullanılmaktadır.

“Everyday” için rutin olarak kullandığımız şeyler misal; kıyafetler için “günlük kıyafetler” için kullanılabilecek bir öbek oluyor.”Every Day” ise gündelik ya da günlük ya da her gün olarak anlam kazanıyor…

everyday

F*cked up!

Şarkı sözlerinde ya da dizilerde genellikle karşımıza çıkan bir öbekçik.
“Fuck up”

“Batırmak” , “Becerememek”, “Yüzüne gözüne bulaştırmak” ya da argo haliyle “s*çıp sıvamak” şeklinde bir çevirisi var.

Kehlani’nin söylediği, Gangsta adlı parçada geçiyor mesela.

“I’m fucked up, I’m black and blue…” dediğinde; “Batırdım, ben siyah ve maviyim…” demiş oluyor sanırım 🙂

It’s Up To You

Bu deyimi ise; çoğu filmde duyduğunuza eminim. Özellikle, dünyanın geleceği bir kahramanın elindeyken 🙂

It’s up to you

Sana bağlı” , “Sana kalmış” şeklinde kararın karşı tarafa bırakıldığı ya da bir olayın başkasına bağlı olduğu durumlarda tercih edilen bir deyimdir.

It’s up to you to decide. desek, Karar sana kalmış.  diyerek çevirebiliriz…

 

Nothing short of / Little short of

Çeviri işlerime kaldığım yerden devam edeyim derken, yeniden karşıma bilmediğim yığınla şey çıkar, oldu.

Nothing short of

Hemen hemen” ya da “-den başka bir şey değil” ya da “farksızdır“benzeri tanımlar karşıma çıktı. Örnek verecek olursak; beğendiğim bir tane var. “Climbing those mountains alone is nothing short of suicide.” Dediğimizde; “Şu dağlara tek başına tırmanmak, intihardan başka bir şey değildir.” demek istemiş oluruz…

Piece of cake…

Bir parça kek görünümündeki bu deyim, çok tatlı, şirin mi şirin bir deyimcik 🙂 .

“Piece of Cake”.

İşin kolaylığından bahsetmek üzere tasarlanmış bu deyim: “Çocuk oyuncağı” tabiri için kullanılmaktadır.

If doing something described with piece of cake, it means it’s easy to do.

Yukarıdaki daha çok bir tanım olduğundan, örnek bir cümle olarak saymıyorum ve “He left the exam early because it was piece of cake.” desem çok da yanlış olmaz  …

 

Throw In The Towel

Bu terimi eskiden çok kullanırken, nedense son 4-5 yıldır etrafımda hiç duymuyorum lakin internet sitelerinde wordpress’in deyimiyle “beep beep boop” dolaşırken rastladım. İngilizcesini de ne güzel ki şimdiye kadar hiç kullanmama gerek kalmamıştı. “Throw In The Towel”…

Deyimin çevirisi, bizdeki deyimiyle “havlu atmak” ya da tam anlamıyla “pes etmek”. Örnek olabilecek çok güzel bir cümle buldum internet aleminden; “He’s not a quitter, so he’s not going to throw in the towel.”

Jaw drop

Bunun manasını az çok kelimelerin manalarını bilen kişiler tahmin eder zira Türkçe’de de bunu karşılayan bir deyimimiz var.
“Jaw drop”…
Bu deyimi bir sitedeki videoda görmüştüm. “Çene düşmesi” şeklinde çevirisi yapılmış lakin bence “Ağzının açık kalması” daha uygun düşebilir gibi geliyor.Kullanıldığı yere göre daha uygun…